13 Haziran

Günün Önemi


  • 1891 - İstanbul Arkeoloji Müzesi ziyarete açıldı.
  • 1928 - Türkiye Cumhuriyeti ile Düyunu Umumiye (Osmanlı borçları) alacaklıları arasında sözleşme imzalandı.
  • 1934 - Adolf Hitler ve Mussolini İtalya'nın Venedik kentinde bir araya geldiler. Daha sonra bu buluşmadaki izlenimlerini anlatırken Mussolini, Hitler'den "aptal küçük maymun" diye bahsedecektir.
  • 1951 - Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Avrupalı üyelerinden Türkiye'nin Pakta kabul edilmesini istedi.
  • 1969 - Irak hava kuvvetlerine ait iki jet uçağı yanlışlıkla Hakkari'yi bombaladı.
  • 1971 - Kültür Bakanlığı kuruldu. Bakanlığa Talat Halman atandı.
  • 1973 - Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanunu kabul edildi.
  • 1991 - Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında pasaport uygulaması kaldırıldı.

Günün Sözü


"Özgürlük denmeye değer biricik özgürlük, başkalarını mutluluklarından yoksun bırakmaya veya onların mutlu olma çabalarına engel olmaya kalkışmadığımız sürece, kendi iyiliğimizi kendi bildiğimiz yolda aramak özgürlüğüdür.” —John Stuart Mill

Günün Öyküsü


Bir gün üniversitede işletme okuyan bir grup öğrenci, zaman yönetimi uzmanı hocalarından ummadıkları bir ders aldılar. Hocaları, karşısında yarım daire halinde oturan öğrenci grubuna “Evet! Şimdi ders zamanı!” diye seslendi ve masanın altından geniş ağızlı büyükçe bir küp çıkardı. Küpün içine, yine masanın altından çıkardığı yumruk büyüklüğündeki taşları dikkatli biçimde koymaya başladı. Küp ağzına kadar dolup da daha fazla taş alamayınca, “Küp doldu mu?” diye sordu. Sınıftaki herkes birlikte bağırdı: “Evet!” “Öyle mi?” diye karşılık verdi zaman yönetimi uzmanı. Masanın altından bir kova çakıl taşı çıkardı. Küpü önce sallayıp daha sonra içine çakıl taşlarını koydu. Küpü tekrar salladı. Böylece küçük taşlar büyük taşların arasında kendilerine yer buldular. Ve aynı soruyu bir kez daha sordu: “Küp şimdi doldu mu?” Sınıftaki öğrenciler, uzmanın ne yapmak istediğini yavaş yavaş anlamaya başlamışlardı. İçlerinden birisi: “Herhalde hayır!” diye cevapladı bu soruyu. “Güzel!” dedi uzman ve masanın altından bu defa bir kova kum çıkardı. Kumu küpe boşaltmaya başladı. Kumlar büyük taşlarla çakıl taşlarının arasındaki boşlukların hepsini doldurdu. Sorusunu bir defa daha sordu: “Küp doldu mu?” Öğrenciler bir ağızdan “Hayır!” diye bağırdı. Bir defa daha “Güzel!” dedi ve masanın altından bir sürahi su çıkardı ve küpe ağzına kadar su doldurdu. Küpün artık tamamen dolduğu söylenebilirdi. Hocaları öğrencilerine dönüp sordu: “Bu örnek bize neyi gösteriyor?” Çalışkan bir öğrenci elini kaldırdı ve çıkardığı dersi özetledi: “Programınız ne kadar dolu olursa olsun, gerçekten gayret ederseniz, o programa birkaç şey daha ilave edebilirsiniz.” “Hayır” dedi uzman. “Bu örneğin bize öğrettiği şey şu:Eğer büyük taşları önce koymazsanız, bir daha asla koyamazsınız.” Sonra konuşmasına devam etti: “Sizin hayatınızdaki büyük taşlar ne? Öncelik sıralamanızda ilk sırayı ne teşkil ediyor? İşte o büyük taşlar ne ise, hayat küpünüze önce onları koyun.”

Bizim Köşe


Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.

Günün Duası


BİR KISMI: 42-eş-ŞÛRÂ Mekke'de nâzil olan bu sûre 53 (elliüç) âyettir. Yalnız 23 - 26. âyetleri Medine'de inmiştir. Adını 38. âyette geçen ve müslümanların, işlerini aralarında danışma ile yapmalarının gereğini bildiren Şurâ kelimesinden almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1. Hâ. Mîm. 2. Ayn. Sîn. Kaf. 3. Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. 4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur. 5. Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 6. Allah'tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin. 7. Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir. 8. Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur. 9. Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadirdir. 10. Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O'na dayandım ve O'na yönelirim. 11. O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. 12. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir. 13. "Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini çağırdığın bu (din), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir. 14. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Günün Sorusu


Bir tenis turnuvasına A, B, C, D ülkelerinden toplam 8 tenisçi katılmıştır. Tenisçiler 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 sıra numaraları ile maça çıkacaklardır. Tenisçilerden; - 7 numaralı tenisçi A ülkesinden, - 1 ve 3 numaralı tenisçiler B ülkesinden, - 4 ve 6 numaralı tenisçiler C ülkesinden - 2, 5 ve 8 numaralı tenisçiler D ülkesinden gelmektedir. - Turnuva kurallarına göre, tenisçiler ikişer ikişer maç yapacaktır. Berabere biten maçlarda tenisçilerden biri kazanana kadar maç uzatılacaktır. Kazanan tenisçi bir üst tura çıkmış, yenilen ise elenmiştir. Son maçı kazanan tenisçi ise şampiyon olmuştur. Maçlarla ilgili şunlar bilinmektedir: - İlk tur maçlarında 4 maç yapılmış ve bu maçlardan ikisi aynı ülkenin tenisçileri arasında olmuştur. - 1. tenisçi ilk tur maçında 7., ikinci tur maçında 4. tenisçiyle maç yapmıştır. - 4. tenisçi şampiyon olmuştur. - 2. tenisçi ikinci tur maçında 5. tenisçiye yenilmiştir. Soru 2) Aşağıdaki tenisçilerden hangi ikisi ilk tur maçlarında eşleşmiş olamaz?; A) 2-3 B) 2-8 B) 3-5 C) 4-6 E) 4-8